İslam Sanatı yeniden raflarda

Burckhardt, İslam sanatını çok sayıda öteki sanat tarihçisinin bizi inandırdığı üzere, kazara birbirine karışmış tarihi eklentiler olarak değil, İslamî vahyin unsurlarının ve formunun bir türevi olarak takdim etmektedir.
İşe Mebde’ ile ve formlar dünyasında Kâbe ile başlayan Burckhardt İslam sanatının temel özellikleri vasıtasıyla okuru bu sanatın âyin ve ibadet ile, göçebe ve yerleşik halk ortasındaki kutuplaşma ile, İslam sanat ve mimarisinin muazzam terkibi ile ve nihayet İslam sanatının farklı bütün taraflarının Şeriat’ın emrettiği ve tasavvuftaki mânevî ışığın varlığıyla aydınlanmış hayatın ritmine bağlı olarak doğal âhenkleri içinde görüldüğü yerler olan İslam kenti ile bağlantısına götürür.
Bu yapıtta o, bir ömür uzunluğu süren iç ve dış tecrübeyi eşsiz bir eser üretmek için bir ortaya getirmektedir; o denli bir eser ki burada İslam sanatı nihayet gerçekte olduğu üzere, yani, İslamî vahyin ruhunun dünyevî billurlaşması olduğu kadar semavî hakikatlerin yeryüzündeki bir yansıması biçiminde de ortaya konmaktadır.